03.10.2009 TSİ: 17.04 ASİ: 12.04
İnternet sorununu çözümlemek için neler çekiyoruz bir bilseniz. Ama elimizden kaçar mı? Melbourne tren istasyonunda bedava internet olabileceğini bir anda Fatih söyledi. Hemen ortalık aydınlandı. Hepimizin kafasında yanan ampulden olsa gerek. Önce durak’ta oturarak internete bağlandık. Ama sevincimizi görmeniz lazım. Neyse durakta oturduk, internete girdik ancak kanımız donmaya başladı soğuktan. Sonra istasyonun içine girerek gişelerin üstünden nete girmeye başladık. Millet kart okutup trene binerken biz gişenin ( kart atılan yerin üstüne) bilgisayarımızı koyup nete girmeye başladık. Elimizdeki dökümanların hepsini Türkiye’ye aktarmayı başarabildik. Ama birde baktık ki saat olmuş 4. Sabaha karşı 4.
Hemen UNI LODGE’a dönüp uyumaya koyulduk. Saat 5’e geliyordu.
Tam uykuya dalacaktım ki (saat sabah 9) Fatih kapıyı yıkarcasına çalıyor bizi uyandırmak için=) Sonra kapıyı açıp uyuyor numarası yaptım ama yemedi kolumdan tuttuğu gibi beni Melbourne sokaklarına sürükledi. Bu sırada Salih, Memo uyanmış hazırlanmışlar. Biraz Melbourne sokaklarında gezindikten sonra iş bölümü yaptık ve ben ile Salih kamyoneti almak için Hilkat Hanımların evine gittik. Fatih ise Aurora’nın kapısını aşındırmaya gitti. Elimizdeki GPS cihazlarını tam kullanamadığımız için (GPSler gideceğiniz güzergahı kuş bakışı gösteriyor) tahmin ede ede zor olsa da çok kısa zamanlarda yolumuzu bulduk. Saat 14’de UNI LODGE’a döndük. Fatih’le buluşup Ali Fuat Kahveci’nin yanına gitmek için yola koyulduk. Tam hangi yoldan gideceğiz ne yapacağız diye düşünürken bir telefon zırrrrrrr.. Naci Mısırlı. Benim soyadaşım. Başkonsolosluk kokteylinde tanışmıştık Naci Bey ile. Fatih’i arayıp: Yav çocuklar Avustralya’ya Melbourne gelipte gezmemek olmaz dedi. Sağ olsun. Bizde zaten işten sıkılmıştık. Grand foods’a akşam gideriz dedik. Kamyonetle ve direk kuş uçuşu yol gösteren GPS’lerimiz nedeniyle biraz kaybolduk, bu yüzdende Naci Bey ile biraz geç buluşabildik. Naci Bey bizi, Melbourne’u 360 derece gören bir kuleye çıkardı biraz Melbourne’u seyrettik. Sonra Naci Bey’in arabası ve bizim son model kamyonetimizle Grand Foods’a doğru yola çıktık. Allahtan tek başımıza yola çıkmamışız. Baya bir uzaktaymış Grand Foods. Neyse oraya ulaştık. Sn Kahveci sağ olsun bizim için devasal bir erzak hazırlamış. Yaklaşık 300 kg. Onu da aldık. Bu sevinçle evimize dönmek için yola çıktık ki Naci Show devam ediyordu. Bizi böyle, kimsenin gidemediği-gidipte göremediği yerlere götürdü. Ördekler, kuğular dans ediyordu. Sessiz sakin bir ortam vardı gittiğimiz yerde. İnanın orda 5 dakika dursanız ruhunuz dinleniyor. Orda da birkaç foto çekip günün son süprizini duyduk. Bir Uygur lokantasına gittik. Bu hani Çinlilerin, Japonların yemek yerken kullandıkları çubuklar var ya. Onlarla yemek yemeği öğrendik. Bir o şekilde yemek yemeği bilmiyordum. Artım önümde kimse duramaz. Her yerde yemek yerim. Fatih, Salih, Ercü, Memo, Mahmut baya zorlanırken, ben çubuklarla yemek yemeği hemen öğrendim. Tabi konu yemek olunca kimse önümde duramıyor.
Yemeğin ardından artık Adelaide tayfasının arabaları alarak geri dönmelerini beklemeye başladık. Onlarda baya bir şey yaşamışlar. Eee tabi bilmediğimiz yerlerde 40 yıllık adamların yağacağı işleri yapmaya kalkıyoruz.
Neyse ki onlarda sağ sağlim Melbourne ulaştılar. Artık 2 araba ve 1 kamyonetten oluşan araç konvoyunu tamamlandık. Amerikan filmlerinde hani arka mahallelerde çöplükler olur ya. Öyle bir yere arabaları park ettik. Ancak güvenli bir yer. Kapısı falan kitleniyor. Çöplerle de kapı saklanıyor. OOOh daha ne olsun. Otoparklara saati 15 dolardan araba park etmek yerine böyle bir olay çok daha iyi oldu. Aklınızda kötü şeyler oluşmasın. Arabaları park ettiğimiz yer UNI LODGE’un arkası. Umarız bir şey olmaz. Bugün baya bir iş yaptık. Baya bir yer değiştirdik. W=F.x formülünden (çok fazla yer değiştirdiğimiz için, x yaklaşık 100 km) çok fazla iş yapmış olduk (Bu espiri bana ait değildir. Fatih yaptı)
Melbourne’de hem eğleniyoruz hem de oldukça zorlanarak çalışmalarımız sürdürüyoruz. Paramız kısıtlı, yiyeceklerimiz kısıtlı ve önümüzde 1 aylık bir yarış maratonu var. Neşemiz yerinde, her şey çok şükür çok iyi. Umarız ki bu güzel tablo yarışın sonunda da devam eder. Şimdilik tren istasyonuna gidip internete gireceğiz. Yarın aynı saatte aynı yerde buluşmak üzereee…